"Kedimle Sohbetler" - Eduardo Jauregui


Bazı vakit geniş yollar dar gelir, büyük evler küçülür, hani derler ya; ruhu daralır insanın. Yekta Kopan, "Kitaplardan başka nefes alacağım balkon kalmadı gerçekler şehrinde." derken bu zamanlardan bahseder belki de.

                                                                        💮


Bütün umutlarımı kaybetmiştim. Anladım ki karanlık gökyüzünün içinde ne tanrı vardı ne de başka bir mucize. Bu da yetmezmiş gibi gökyüzü yağmuruyla beni ıslatıyor; değersizliğimi yüzüme vuruyordu. Islanıyor, yaşlanıyor, acı çekiyor, ağlıyor, kaybediyor ve ölüyordum. Hayat bu kadar zalim ve kısaydı. Başıma gelenin adına tam olarak ihanet denemezdi üstelik. Gerçeğe gözlerimi kapatarak ben kendi kendimi aldatmıştım. Âşkın, aile olmanın, başarılı ve mutlu olmanın mucizesine inanmayı tercih etmiştim. Uzak yerlerde açlıktan ve savaştan ölen insanlar vardı ve ben tüm bu felaketlerden uzakta yaşadığım için kaderden yana şanslı olduğumu düşünüp durmuştum. Vero'nun uyarılarına hep kulak tıkamıştım. Oysa ne kadar haklı olduğunu şimdi görüyorum. Joaquîn zaten başıma gelebilecek en kötü şeylerden biriymiş. Ayrıca burada, bu şehirde etrafım katillerle, tecavüzcülerle, bir otobüsü havaya uçurmak için fırsat kollayan teröristlerle, daha fazla petrol uğruna kanlı savaşlara girmekten çekinmeyen siyasetçilerle ve kendi ceplerini doldurmak için dünyanın yarısını açlıktan öldüren finans canavarlarıyla sarılıydı. Üstelik en kötüsü de bizzat ben bu vicdansızlar grubunun içinde yer alıyordum. İşimi bankacılara, petrol ve savaş arsızlarına pazarlıyordum. Bir zamanlar yaşamıma yön vermiş olan tüm ideallere ihanet ederek hem de. 

   Mutluluk masalıymış! Ah! Bu acımasız şakayı, benim bu büyük saflığımı komik buluyordum artık. Boğazımdan öfkeli, pis ve kaba bir kahkaha koptu. Bu kahkaha, insana özgürlük sunan sadist bir şeytan gibi tüm bedenimi ele geçirdi ve sonunda bir akıl hastasının çığlıklarına dönüştü. Artık dünya yansa umurumda değildi. Zavallı ve sefil biriydim.

   Yağmur durdu. Hava kararıyordu. Dışarısı soğuk, içim bomboş yürümeye başladım. Önce rotasızdım. Sabah birbiriyle mükkemmel bir uyum içinde olan, eşit aralıklara bölünmüş kaldırımları ve yaya geçitlerini takip ederek yürümeye başladım. Çimento ve asfalttan meydana gelen sonsuz bir labirentin içindeydim sanki; boyası eskimiş bir labirent. Saatlerimi bir sokaktan diğerine girerek geçirdim. Bakışlarım hep yere dönüktü. Deney düzeneğinin içinde çıkış yolunu arayan, yorgun ve aklını yitirmiş bir laboratuvar faresinden farksızdım.

                                                                        💮


Eduardo Jauregui - Kedimle Sohbetler

Çevirmen: Hazal Gül, Altın Kitaplar, s.128-129

0 Comments