Nezihe Altuğ - Seviname


Floransa; Rönesans, katedraller, sessiz kent, bozulmamış doğa, asfalt yememiş, örtülmemiş toprak parçaları ve daha pek çok şey hepsi güzel hepsi anlamlı. Ama nedendir bilmiyorum, artık hiçbir şey beni kolay sevindirmiyor. Yine çocukluğuma gidip geldim. Yoksa yaşlandım mı? Daha doğrusu ihtiyarladım mı? Geride kimleri bıraktım? Küçük kulaklarım için küpeler aldım. Oysa baş aşağı çevrilince kar yağdıran saydam prizmalardan istiyordum. Bulursam alacağım sana. Küçük sevinçler, kırık mutluluklar... Yine deftere çevirdi gözlerini, avcunun içine bükülmüştü, bu kez kendiliğinden açılmadı. Kırmızı kaplı bir defterdi. Üst yanında bir bankanın beş harflik adı, alt yanında bir tarih yazılıydı. Gözleri tarihin üstünde durdu, kapandı. Elli altıdan elli çıktı altı kaldı dedi. Tam altı yıllık, altı yılda hiç eskimemişti. Yaldızı parıl parıldı hala "zavallı çocuk" diye söylendi. Hiç kuşkusuz bir kız çocuğu yitirmişti defteri. Gelip arar mıydı acaba? Aranmayacak defter değildi. Mutlaka arardı. Gittiği yollardan koşa koşa geri dönerdi. Hemen yanına yaklaşır, "Kırmızı kaplı bir cep defteri gördün mü hanım teyze?" diye sorardı. Ne derdi o zaman, içi burkuldu. Avucunda defteri bütün gücüyle sıktı. O gün bu gündür o defter oldu. Pek de istemiyordu sahibi olduğu kız çocuğunun dönmesini...

Avucunu yavaşça içindekini kaçırmaktan korkar gibi açtı. Defterin kırmızı kabına dikti gözlerini. Yepyeni bir oyuncağa bakan küçücük bir çocuk gibiydi. Elleri titriyordu. Sayfaları çevirmeye başladı. Bu kez de dik bir okullu yazısıyla çizilmiş satırlar çekti dikkatini. Sökmeye çalıştı. Her gün bir iki satır karalanmıştı. Neredeyse birbirinin aynıydı bütün yazdıkları hepsi de havayla dersler üstüneydi: "Bugün hiç derse kalkmadım, hava güzeldi." "Hava gene kötü..." "Notlar gene kesat, yazılı berbat." Defterdeki satırlar birbirine girdi okuyamaz oldu. "Zavallı çocuk, zavallı çocuk..." diye söylendi. "Tembelleşmiş ama iyi çocukmuş." Gözlerini ovuşturdu, çevresine baktı. Birden kafasında bir şimşek çaktı. Günlerdir sana yeniden yazmamı istiyorsun benden." (...) Sana neyi anlatayım... Her küflü oda bir aşk, her sevda da bir ayrılığı yaşar. Birlikteydik ama yalnızdık..." diye yazıp kapattı, küçük kendine ait olmayan o kırmızı cep defterini.

0 Comments