"Babam Beni Şah Damarımdan Öptü" - Ozan Önen


   İnsan, babası hayattayken, sanki tüm babalar hayattaymış gibi bir yanılgıya; babası öldüğündeyse sanki sadece kendi babası ölmüş gibi bir küskünlüğe meyillidir.
   Bu yanılgıya ben de kapıldım. Ama bu yanılgımın farkına varınca da, hakiki evime dönmek istedim. Okul hayatımı ya da iş hayatımı pek de takmadan, annem babam halen hayattayken, onlarla daha çok vakit geçirebilmek istedim. Truva atına bakarak uyuyakalmayı daha da arzular oldum... 
   Coğrafi olarak, efsanevi güzellikteki Troya topraklarında kalan, “bin pınarlı, vahşi hayvanlar anası” İda Dağları’nın, Troya zamanlarında Antandros olarak anılan kıyı kenti Altınoluk’taki o küçük yazlığımız, “araya giren hayat”ın sahte peygamberlerinden arınmayı istediğim her an, kaçtığım hakiki sığınak haline işte bu sebeple geldi... Kimi zaman, okulu bile aylarca astığım oldu. 
   Eve her gelişimde babam, “O okulu artık bitir” diyordu: Bense yine, tıpkı küçüklüğümde “Baba, eve erken gel: Ben senin öleceğinden korkuyorum” demeye utandığım için, babam eve gelsin de, beni yine şahdamarımdan öpsün diye bekleyen “o çocuk” gibi susuyordum: Babama, “Okulu bile sen artık yaşlandığın için, ölüme çok yaklaştığını hissettiğim için, bile isteye asıyorum” diyemiyordum... Utanıyordum.
   Utanç duygusunun, aslında ne kadar görkemli bir yanı olduğunu, işte böyle anlarımda daha da iyi kavrıyordum: İzah edilemeyenin utancının gizlice yaşamanın, insanın hayatta aldığı kararları, tek öpücükle bile yerle bir eden dudakları vardı; biliyordum. 
   Tıpkı babamın bir zamanlar yaptığı gibi; kendi gönüllü sürgünümü yaratıyordum.


Ozan Önen - Babam Beni Şah Damarımdan Öptü

Destek Yayınları, s.359-360


0 Comments