Jeanette Winterson - Tek Meyve Portakal Değildir


Zaman bütün hisleri köreltir. İnsanlar unutur, sıkılır, yaşlanır, başını alıp gider. Vaktiyle İngiltere’de herkesin ahşap tekneler yapıp Türk’e karşı yelken açmaya kafayı taktığı bir dönem vardı. Bu iş ilginç olmayı yitirince, geriye kalan köylüleri topallayarak karaya döndü ve geriye kalan soylular birbirine karşı kumpas kurdu. 
Tabii hikâyenin hepsi bundan ibaret değil ama hikâyeler de böyledir işte; onları istediğimiz hale getiririz. Evreni açıklarken açıklanmamış bırakmanın bir yoludur bu; onu zamanın içine tıkıştırmadan tümüyle canlı tutmanın bir yoludur. Bir hikâyeyi anlatan herkes farklı anlatır, herkesin onu farklı şekilde gördüğünü bize hatırlatmak için. Bazıları bulunacak hakiki şeyler vardır derken, kimisi de her şeyin kanıtlanabileceğini söyler. Onlara inanmıyorum. Kesin olan tek şey hepsinin ne kadar karmaşık olduğu, düğüm düğüm sicimler gibi. Oracıktadır ama başını bulmak zordur, sonuna varmak da imkânsız. Olsa olsa iki elin parmakları arasındaki sicimle yapılmış o kedi beşiğine hayran kalır ve belki biraz daha düğümlersiniz. Tarih sallanmak için bir hamak, oynanacak bir oyun olmalı, kedilerin oynadığı gibi. Pençe at ona, çiğne, yeniden düzenle ve yatma vakti geldiğinde hâlâ düğüm düğüm bir sicim yumağı olsun. Kimse aldırmamak. Bazıları bu işten bir araba para kazanıyor. Yayımcılar bunu becerir, çocuklar ise zeki anlarında başarılı olabilir. Çok amaçlı bir yağmurlu gün meşgalesidir, tarih denen bu hikâyeleri indirgeme işi.
İnsanlar, bir olgu olmayan hikâye anlatma işini, olgu olan tarihten ayırmayı sever. Bunu yaparlar ki, neye inanıp neye inanmayacaklarını bilsinler. Doğrusu, acaiptir. Yunus peygamber her gün balinayı yutarken, nasıl olur da kimse balinanın Yunus peygamberi yuttuğuna inanmaz? Onları görüyor gibiyim, balık hikâyelerinin en alıklarını alıp kabulleniyorlar ve niye? Çünkü tarih de ondan. Neye inanacağını bilmenin avantajları olmuştur. Bu inanç kendine bir imparatorluk inşa etti ve insanları ait oldukları yerde tuttu, cüzdanın parlak diyarında...
Çoğu kez tarih, geçmişi inkâr etmenin bir aracı olur. Geçmişi inkâr etmek, onun bütünlüğünü tanımayı reddetmek demektir. Onu duruma uydurmak, zorlamak, işletmek, görünmesi gerektiğini düşündüğünüz şekilde görünene kadar onun ruhunu emip çıkarmak. Hepimiz, kendimizce birer tarihçiyiz. Ve Pol Pot, dehşet verici bir şekilde, geri kalan hepimizden daha dürüsttü. Pol Pot, geçmişi tamamen ortadan kaldırmaya karar verdi. Geçmişe tarafsız bir saygıyla muamele etme sahteciliğini ortadan kaldırmaya karar verdi. Kamboçya’da şehirler haritadan silinecekti, haritalar atılacaktı, her şey gidecekti. Belge yok. Hiçbir şey yok. Cesur yeni bir dünya. Eski dünya dehşete kapıldı. Parmağımızla işaret edip suçladık ama büyük pirelerin sırtlarında onları ısıran küçük pireler olur.

0 Comments