"Türk Masalları" - Ignac Kunos


Ne saygı ne sevgi, hepsini bir bir tüketiyoruz şu asırda. Nerede o nahif adetler, insanlar, evler, caddeler. Her şey çirkinleşiyor git gide. Yunus Emre, "Gezdim Halep ile Şam'ı eyledim ilmi talep, meğer ilim bir hiç imiş illa edep illa edep." der. İyilik, güzellik olmadıkça dünyalar bizim olsa ne olur olmasa ne olur



Bu kalede bir padişah ve üç kızı yaşamaktaymış. Bir sabah uyanıp pencereye yanaşan Padişah, sarayda bir adam görür gibi olmuş. Avluya indiğinde merdivenlerde bir yılanın ikiye bölündüğünü görmüş ve duvara saplanmış kılıcı bulmuş. Dışarı çıkıp her yana göz gezdirdiğinde kale hendeğinde kırk hırsızın cesetleriyle karşılaşmış. "Bunu bir düşman değil ancak bir dost yapmıştır," diye düşünmüş. "Beni hem hırsızlardan hem de yılandan korumuş. O kılıcın sahibi benim dostum ama kendisi nerede acaba? Bu konuda ne yapılacağına dair vezirine danışmış.

   "Bu meseleyi kolaylıkla halledebiliriz," demiş vezir. "Büyük bir hamam sefası tertip edelim ve herkesi davet edelim. Gelen herkesi tek tek izler, bu kılıcın kınını taşıyanı buluruz. Dostumuz o adamdır." Padişah da aynen öyle yapmış. Büyük bir hamam sefası tertip ettirmiş ve bütün ülke bu şölene iştirak etmiş. 
   Ertesi sabah vezir, "Padişahın üç oğlu dışında herkes geldi, bir onlar yoktu," demiş. Bunun üzerine Padişah, diğer saraya davet göndererek üç kardeşi hamama davet etmiş. Geldikleri zaman kıyafetlerini dikkatle izleyerek en küçük kardeşin kılıçsız bir kın taşıdığını fark etmiş.
   Padişah, genç adamı huzuruna çağırarak, "Bana büyük bir iyilik ettin. Ne dilersen dile benden!" demiş. 
   "En küçük kızınızı isterim, başka da bir şey istemem," demiş genç adam.
   "Eyvah! Oğlum, kızımı isteme de ne istersen iste benden," diye iç geçirmiş Padişah. "Tacımı iste, ülkemi iste, hepsini vereyim ama kızımı sana veremem."  
   "Küçük kızını verirsen alırım," demiş padişahın en küçük oğlu. "Başka bir şey istemem. 
   "Oğlum," diye inlemiş adam. "Büyük kızımı iste, vereyim. Ortanca kızımı iste, vereyim. İstersen ikisini birden vereyim. Ama en küçük kızımın tehlikeli bir düşmanı var. Rüzgâr İblisi. Kızımı ona vermedim zamanında. Şimdi de kimse yanına yanaşmasın. Rüzgâr İblisi öyle korkunç bir canavar ki hiçbir ok onu vuramaz, hiçbir göz onu göremez. Fırtına gibi eser, rüzgâr gibi bir anda gelir."



Ignac Kunos - Türk Masalları

Çevirmen: Elif Nihan Akbaş, Maya Kitap, s.103-104

0 Comments