"Mektupların Romanı" - Mihail Şişkin


Tanziaki, "Sadece yaşama önem verip deliler gibi mücadele etmenin anlamsız olduğunu biliyorum." der ve ekler: "Yoktan var olmakla varken yok olmak arasında bence hiçbir fark yok." Ne korkmaya lüzum var ne yaygaraya... İz bıraksak kâfi, yarınlar. 

 💮 

Şaşenka'm benim! N'olur kızma, hiç ama hiç zamanım olmadı yazacak. Nihayet hiç kimsenin bana ihtiyacı olmadığı bir anı yakaladım. Seninle baş başa geçirebileceğim bir dakikam var. Neden öpücükler mektubun sonunda yer bulur kendilerine? Daha mektubun en başından ve her yerinden öpüyorum seni, her yerinden! Tamam, bu kadar yeter, kendimi toplamalıyım. Dün atış talimi vardı, attığım beş kurşundan üçünün dört yüz metreden kafadaki hedefe isabet ettiğini işaretçiler gösterdiğinde, bizim Commodus'un suratı şaşkınlıktan nasıl şekilden şekile girdi tahmin bile edemezsin! Gel de bu tesadüfün üzerine düşünme! Hayattaki her şey tesadüflerin ürünü değil mi zaten? Neden bu çağda doğduk da, mesela otuz dördüncü yüzyılda doğmadık sanıyorsun? Neden en güzel dünyada, en kötüsünde değil? Belki de şimdi, tam da şimdi, şu anda bir yerlerde adamın biri oturmuş zangoçluk hakkında bir kitap okuyordur, olamaz mı? Neden kurşunlar geçmişe ya da geleceğe değil de, hedefin delik deşik kafasına geldi? Eğer ki İşte böyle, canım Şaşka'm benim, bir izin vermediler ki cümlemi bitireyim, şimdi sana artık bir baltanın sapı olarak bu satırları yazıyorum! Gurur duy! Artık karargâhta aşındıracağım kıçımı, üstüne oturup emirleri ve ölüm haberlerini yazacağım. Komutan şaşırttı beni. Odasına çağırdı, madem okuma yazma biliyorsun, o zaman karagâh kâtibi ol dedi. Hazır ol vaziyetindeydim, dirseğim kıvrık, karşımdaki tozlu pencerede bizim gün batımımız, parmaklarımın ucu o kaba kumaşa dokunuyor. ''Komutanım!'' ''Ne istiyorsun?'' ''Yapamıyorum. Yazım güzel değil.'' ''Yazının güzel olup olmaması önemli değil evlat, samimi olması önemli! Anladın mı?'' Ve bir bardağı votkayla doldurdu. Bana uzattı. ''Yeni görevlendirmenin şerefine!'' İçtim. Siyah ekmek üzerine ringa balığı ve taza soğan ikram ediyor. ''Evlat, ben senin yaşındayken her şeyi bir anda anlamıştım. Sonra hayatımın geri kalanında da o an neyi anladığımı çıkarmaya çalışmıştım. Sen şu salodan alsana, muhteşem bir salo! Unutma, kelimelerin her biri kaleminden daha akıllıdır. Ölüm haberlerini ise dert etme. Dert edilecek her şeyi, senden önceki kâtip dert etti zaten. Artık nasıl içiyorsa, omzuma yıkılır, çocuk gibi ağlardı: 'Ölmediğim için affet beni, tüm savaş boyunca hiç cephede savaşmadım ki...' Benden af dilerdi kimin ölümünü haber verdiyse, sanki onlarla konuşur gibi.'' 

 💮 


Mihail Şişkin - Mektupların Romanı

Çevirmen: Erdem Erinç, Jaguar Kitap, s.56-57

0 Comments