"Yalnız Kadın" - Bernardo Atxaga


   Birden, kadını bir panik duygusu sardı. Sanki içinde alkolle ıslatılmış bir pamuk yığını yanmaya başlamış, tüm bu yıllar boyunca içinde biriktirdiği korkuyu hiç tanımadığı şu adamın kibriti tutuşturmuştu. Bununla beraber, soğuktu bu ateş, felç ediciydi. Otobüse doğru koşarken kalbi deli gibi çarpıyor ve belleği, durmaksızın, birbiri ardına, aynı örgütte yer alan bir arkadaşının hapisten firar etmesi hakkında yazdığı dokuz satırı yineliyordu: 
   Hapsedilen ruhu
   Hep demir parmaklıklara döner.
   Sokakta yargıçlar, savcılar, avukatlar,
   Hiç tanımadığı polislerle karşılaşır.
   Ona herhangi birinden farklı bakılır,
   Çünkü adımları telaşlıdır
   Ya da adımları çok soğukkanlıdır.
   Hayat boyu kalbinde
   Bir mahkûmu barındırır.
   Şiirde söz edildiği gibi, kendini izleniyor, gözleniyor, göz alltında tutuluyormuş gibi hissetti ve kendine çevrilmiş gözlerin onu soluksuz bırakıp hareket etmesini engelleyen yapışkan bir ağ ördüğü izlenimine kapıldı. Ancak, hemen sonra otobüse binecek olan yolcuların bulunduğu sıraya girer girmez, korkusuyla yüzleşti ve -cebindeki sigarayı yaktıktan sonra- zihni güçlü bir kavrayışla çevresinde olup biten şeyleri irdelemeyi başardı. Gerçekte neler oluyordu? Acaba onu gözledikleri doğru muydu? Acaba onu biri izliyor muydu? Hayır, böyle düşünmesi için hiçbir belirti yoktu. Yakınındaki yolcular gruplar ya da çiftler halinde çene çalıyor, etraftaki taksi şoförleri radyo dinliyor ya da gazete okuyorlardı. Peki durmadan istasyondan çıkan insanlar? Ya meydandaki banklarda oturanlar? Hayır, hepsi başka yerlere bakıyordu, kimse onunla ilgilenmiyordu. Peki kırmızı kravatlı adam? Bu konuda da içi rahat olabilirdi. Onu takip etmemişti. Oralarda değildi.  


Bernardo Atxaga - Yalnız Kadın

Çevirmen: Mesut Özden Gözütok, Aylak Adam, s.29-30


0 Comments