"Kâğıt adam" - Gallagher Lawson


Onu derinlere gömdüğünü düşünürken, zihninde mağaza vitrinine ait belli belirsiz bir anı canlandı. Anı sanki zincirlerinden kurtulmuş, nefesiyle birlikte içinde dolanıyordu. Bu olay yalnızca birkaç saat önce olmuştu. Odanın dışından gelen elektrik vızıltılarını duyabiliyordu. İçinde de aynı, daha önce hiç hissetmediği o yüksek enerjiyi hissediyordu. Peki Maiko ne düşünecekti? Onu yeniden terk ettiğini mi? Hiç değişmeyecek diye düşündü Michael. Maiko değişmekten çok korkuyordu. Sonsuza dek aynı kalacaktı. 
   Yataktan kalkınca, ayağı soğuk beton zemine değdi ve irkildi. Giyinip, iki yanını yüzlerce kapı ve spot ışıklarla çevrili, hiç bitmeyecek bir tüneli andıran kırmızı halı kaplı koridora çıktı. Yürürken, koridor boyunca sarı gazete sayfaları, yırtık mukavva kutular ve eski kıyafetlerden oluşan çöpler durduğunu gördü. Kendi kıyafetlerini çıkardı ve yerde bulduklarını giydi; çizgili bir gömlek, bir pantolon, deliklerle dolu yün bir kazak. Deri değiştiriyormuş gibi hissetti. Ardından çıkardığı kıyafetlerin içini, bedeninin kafasız halini hazırlayana dek, gazete ve mukavva parçalarıyla doldurdu.
   Tiyatronun dışında, gün ağarıyordu. Temsili bedeninin sırtını vitrin penceresine sürükleyerek götürdü. Yolda bir gazeteci çocuğun dağıttığı, Şehrin Ayna'sının bir sayısını araklamayı başarabilmişti. Gazete, sahte kafasını yapabilmek için yeterliydi. Gazetenin farklı sayfalarını, sanki çiçek açmış gibi kıvırarak bir araya getirdi. Ardından kafayı sahte bedenin gömleğindeki boyun boşluğuna yerleştirdi. Maiko'nun, insanların erkeklere ve kadınlara nasıl farklı baktığı hakkında söylediklerini hatırladı. Plastik bir kadın, parçalara ayrılmış bir şekilde yerde yatıyordu ama o hâlâ bir bütün halindeydi. Sahte bedenin üzerine bir avuç cam kırığı döktü ve yoldan geçen kamyonların ışıklarının aydınlattığı cam kırıklarının parıldamasını büyülenmiş bir şekilde izledi. 
   Birisi ona doğru geliyordu. Michael, yanmış arabanın hemen yanından geçerek, koşar adımlarla karşıya geçti. Ayakkabıları kaldırıma dökülmüş cam kırıklarını çatırdatıyordu. Yeni giydiği kıyafetleriyle etrafındakilerin arasına karışmayı başardı. Sokakta birkaç çöp toplayıcı vardı ve yavaşça Michael'ın yanından geçtiler. Kısa bir süre sonra, kırık camın önünde yine bir grup toplandı. Umutları ve hayalleri yok olduğu için, insanların üzgün olduğu çok belliydi. Adamın biri beyaz bir kâğıt mendile burnunu sümkürdü ve bir kadın mendilini burnuna götürerek ağlamaya başladı. Koyu mavi mendil, Michael'a tanıdık gelmişti; mendil Maiko'ya aitti. Maiko, Michael'ın cesedi olduğuna inanarak, sahte bedeni kucaklamak için vitrin camından içeri girdi. O kabuğun altında ona ait hiçbir şey olmadığını göremiyor muydu? Yine de sahte bedene sarıldı ve bedenin kâğıt rulolarından oluşan boynunu öptü. Çevresindekiler onu teselli etmeye çalıştı. Maiko yerdeki zarfları topladığında, Michael hayran mektuplarını arkasında bıraktığını farketti. Bir yanı, burada çalıştığı günleri anımsatmaları adına mektupları istiyordu ama diğer yanı tüm bu anıları geride bırakmaya hazırdı.

Gallagher Lawson - Kâğıt adam

Çevirmen: Cansu Işık, Alakarga Yayınları, s.269-271


0 Comments