"Ölüm Hastalığı" - Marguerite Duras



Yeniden odaya dönersiniz. O orada, görkemine terkedilmiş, kendi karanlığında uyumaktadır. 
   Sanki istediği anda bedeni yaşamaz olabilir, çevresine yayılabilir ve gözünüze görünmez olabilirmiş gibi yaratıldığını farkedersiniz; bunun tehdidiyle uyumakta, kendini sizin gözlerinize bunun tehdidiyle sunmaktadır. Denizin öylesine yakın, ıssız ve hala öylesine siyah olduğu anın yarattığı tehlike içinde uyumaktadır. 
   Bedenin etrafında, oda. Kendi odanız olacaktı. İçinde oturan odur, bir kadın. Odayı artık tanıyamazsınız. Cansızlaşmış, sizden, hemcinslerinizden yoksun kalmıştır. Odayı yalnızca yatağın üzerindeki yabancı biçimin o yumuşak ve uzun dökümü doldurmaktadır. 
   Kımıldanır, gözleri aralanır. Parası ödenmiş kaç gece kaldı? diye sorar. Üç, dersiniz. 
   Hiç kadın sevmediniz mi? diye sorar. Hayır, hiç, dersiniz. 
   Hiç bir kadını arzulamadınız mı? diye sorar. Hayır, hiç, dersiniz. 
   Bir kere olsun, bir an için bile mi? diye sorar. Hayır, hiçbir zaman, dersiniz. 
   Hiçbir zaman mı? Asla mı? der. Asla, diye tekrarlarsınız. 
   Gülümser, ölüler ne tuhaf oluyor, der.
   Yeniden başlar: Peki bir kadına bakmadınız mı? Hiç bakmadınız mı? Hayır, hiç, dersiniz.
   Neye bakarsınız? diye sorar. Geriye kalan her şeye, dersiniz. 
   Gerinir, susar. Gülümser, yeniden dalar. 
   Odaya dönersiniz. Çarşafların beyaz birikintisinde kımıldamamıştır. Ne hemcinslerinde ne de onda yanına yanaşabildiğiniz şeye bakarsınız. 
   Yüzyıllardır kuşkuyla bakılan biçimi seyredersiniz. Vazgeçersiniz. 
   Artık bakmazsınız. Artık hiçbir şeye bakmazsınız. Kendinizi farklılığınızda, ölümünüzde yeniden bulmak için gözlerinizi kapatırsınız. 
   Gözlerinizi açtığınızda o hep oradadır, hâlâ oradadır. 
   Yabancı bedene doğru dönersiniz. Uyumaktadır. 
   Hayatınızın hastalığına bakarsınız, ölüm hastalığına.


Marguerite Duras - Ölüm Hastalığı

Çevirmen: Haldun Bayrı, Nilüfer Güngörmüş, Metis Kitap, s.25-27

0 Comments