"Bay How Ne Yapmalı?" - Özcan Doğan


OLASI BİR HİKÂYE 
Sözün ustalarına...


   Her şey söylendi artık... Ve her şey söylenmeye devam ediyor sonsuza dek... Kısacık bir cümleden sonsuz bir söyleve kadar, hiçbir parıltının olmadığı bir dizeden eşsiz şaheserlere kadar her şey, tıpkı hissedilmeyi düşleyen duygular gibi, gerçekleşmeyi bekleyen birer olasılıktır yalnızca. Sözün denizinden devşirilen mısralar, keşfedilmeyi bekleyen birer incidirler eşsiz. Ezelden vardı onlar ve hep var olacaklar. Ne mutlu o incileri bulup getirenlere...paha biçilmez kolyeler yapıp boynumuzu süsleyenlere... 
   Gözlerimi açtığım zaman, yeniden varoluşa dâhil olduğum an, sayısız sözcük sınırsız tümceler halinde dolaşıyor ortalıkta. Bana kalan tek şey bir karar vermek, düşündüğüm ya da arzuladığım şeye karşılık gelen tümceleri seçmek ve birbiri ardına sıralayarak sözceleme hayat vermektir. Bu şekilde kendimi ifade etmiş olacağım sanırım, şimdi ve sonsuza dek. 
   Zamanda ve mekânda ilerliyorum. Her adım atışımda, söylenmiş, söylenen ya da söylenecek olan şeylerle karşılaşıyorum. Bedenimi hareket ettirdiğimde, ellerimi uzattığımda, seslere dönüşen nesnelere ve eylemlere çarpıyorum. Bir şeyler söylemek değil önemli olan, iyi ve güzel olanı seçmek ve etkileyici bir varoluşa kavuşmaktır. Şairlerdir belki de bunu en güzel yapanlar. Onlar ki imkânsızı dile getirirler bir arada düşünülmesi imkânsız sözcüklerle. Onların ellerinde hoş kokulu çiçeklere ve kuş cıvıltılarına dönüşür kelimeler; eşsiz bir güzelliğe kavuşur en düşkün suretler. 
   Şimdi, etrafımı kuşatan o tümcelerden bir tanesini seçip alıyorum: "Attığım her adımla, yeryüzü tükeniyor sanki ayaklarımın altında..." Büyük bir huzursuzlukla söylenmiş olmalı bu söz. Yok olmaktan korkan ama yine de yokluğa doğru koşan bir insana ait kuşkusuz. Belki de tam tersi olacak ve ölümü arzulayan bir insan sahiplenecek bu haykırışı. 
   Elimi kaldırıyorum ve bir başka tümceye uzanıyorurn bu 
kez: "Yorgunum, uyumak ve unutmak istiyorum her şeyi." Eğer böyle bir cümle kuruyorsam, kendimi, hayatın kullanıp attığı bir paçavra gibi hissediyorum demektir; ya da büyük bir darbe yemişimdir insanlardan ve benim için hiçbir şeyin önemi yoktur artık; bilemiyorum, ama hüzünlü bir şeyler anlatıyor bu söz. 
   İşte bir tane daha: "Yaşlı adam olduğu yerde donup kalmıştı adeta." Buradaki hikaye havasına bakılırsa, bir yerlerde, yeni yetme bir yazar bozuntusu bir şeyler yazıyor olmalı. Bir öykü anlatmak için iyi bir seçim doğrusu. Ve muhtemelen şöyle devam ediyordur: "Ne yapacağını bilemiyordu adam. Karanlık ve dipsiz bir kuyuda aniden beliren bir ışık gibi bir anda aklına gelen düşünceler onu şaşkına çevirmişti. Yapacağı her hareket, insanoğlunun varolmaya başladığı günden bu yana sonsuz bir biçimde yinelenen gizil bir hareketin gerçekleşmesinden ibaretti sadece. Bedenin olanaklarıyla ilgili demek ki her şey... O hâlde, bir insanın yapabileceği her şey, her an her yerde yapılmış ve 
yapılmaktadır sonsuza dek. 
   Bu düşünceler yaşlı adamın büsbütün hareketsiz kalmasına neden olmuştu. Yeni bir şey yapmalıyım, dedi kendi kendine. Bugüne dek hiç kimsenin yapmadığı, kimsenin aklının ucundan bile geçmeyen, bedenin olanaklarını aşan ve insan varoluşunun ötesine geçen bir şey. Oysa böyle bir şey imkânsızdı neredeyse. İnsanı yeni uzuvlar, yeni eylemler tasarlamak gerekirdi bunun için.
   Çıldırmak üzereydi yaşlı adam. Bir yandan keşfettiği düşüncelerin verdiği heyecanı yaşarken, diğer yandan içine düştüğü bu büyük çıkmazdan kurtulabilmenin yolunu arıyordu umutsuzca. Sadece kendisinin yapabileceği ve sadece bir kez yapılabilecek bir şey bulmaya çalışıyordu Canlı ama kıpırtısız bir heykel gibi duruyordu öylece. Önce düşünüyor, sonra düşünüyor, ardından yine düşünüyordu. 
   Sonunda, yaşadığı heyecan ve tedirginlikle örtüşen bir şey buldu yaşlı adam. Ama bunu dile getirmekten bile korkuyordu. Yaşamdan yola çıkarak ölüme yönelen bir şeydi bu. Devinimsizliğe odaklanacak ve içinden gelen güçle kalbini durduracaktı bir anda. Böylece, yaşamın sınırına vardığı bu anda, bir tek kendisinin yaşayabileceği eşsiz bir sonla, muzaffer bir edayla elveda diyecekti bu dünyaya..." 
   Şüphesiz tüm bunlar sözün denizinde hep vardılar. Ama onları bulup getiren benim işte. İşte böyle... 


Özcan Doğan - Bay How Ne Yapmalı?

Doğubatı Yayınları, s.79-81


0 Comments